6 Haziran 2017 Salı

Kabadayılıktan mafyalığa geçiş öyküsü

Türkiye’de son yıllarda özellikle Deli Yürek, Kurtlar Vadisi ve son dönemde Ezel gibi dizilerde mafya babası, kabadayı gibi tiplemeler canlandırılıyor. Mafya babası, kabadayı ya da serseri diyebileceğimiz insanların her zaman ve her ülkede kendine göre bir şekil aldığını söyleyebiliriz. 

Geçmişte Osmanlı’da bu tip insanların oluşturduğu kesimler kendi içinde bir geleneğe sahipti. Osmanlı’da kabadayılık, külhanbeyliği ve kopukluk olarak adlandırılabilecek bu insanlar günümüzün mafya babası, çete reisi ya da serserisine yakın karşılıklara sahipti. Ama kesinlikle aynı değildi.

Modern hayatın ve kapitalist anlayışın dünyanın her yerinde hakimiyetini ilan etmesiyle birlikte geçmişin kabadayılığı ya da külhanbeyliği de şekil ve içerik değiştirdi. Artık bu insanlara kabadayı denmediği gibi Osmanlı’da kabadayı olarak isimlendirilen insanlar gibi de davranmıyorlardı.

Kurtlar Vadisi dizisinin ülkemizde yıllardır reyting rekorlarını kırması,  belki Ezel dizisindeki Ramiz Dayı karakterinde kendini bulan o kendine has duruşu bulunan kabadayıvari tipleminin insanımızda oldukça kabul görmesi geçmişin bu kavramlarını yeniden ele almamızı sağladı. Tabi bu kavramları bugüne yansıyan şekliyle ele almak gerektiğini söylemeye gerek yok.


Osmanlı toplumunda çok farklı ve zengin toplumsal sınıflar vardı. Tabi bunun sokağa yansımaları da oluyordu. Sokağın da tabiri caizse kendine göre sınıflara ayrılmış insanları vardı. Bunlara genel olarak serseri deniyordu. 

Serseri kelimesi Farsça kökenli bir kelime olmakla birlikte genel anlamda "belli bir işi ve yeri olmayan başıboş (kimse), kabadayı, hayta" gibi anlamlara geliyordu. Gelin külhanbeyi, kabadayı, kopuk, hayta gibi isimlerle adlandırılırdan bu serseriler grubunu daha yakından tanıyalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder