BENİM KÜÇÜK DOSTLARIM’DA ÖĞRETMENİN ÖZELLİKLERİ *
Halide Nusret Zorlutuna
(1901-10 Haziran 1984), yazı hayatına Millî Edebiyat döneminde başlamıştır.
Sade dili ve samimî, zarif üslûbu ile; şiir, roman ve hâtıra türünde önemli
eserler vermiştir.
Ayrıca 1924-1957 yılları
arasında değişik yerlerde Türkçe ve edebiyat öğretmenliği yapmıştır. Meslek
hayatının ilk yıllarından 1948 yılına kadar gelen, okul hâtıralarından bir
demet sunduğu “Benim Küçük Dostlarım” adlı kitabı; eğitim ve öğretim açısından
büyük önem taşır. Kitabın ilk baskısı 1948’de yapılmıştır.
Okul hatıralarını anlatırken,
öğretmende bulunması gereken üstün vasıfları da belirtir. Tecrübe süzgecinden
geçen bu vasıflar, her öğretmen için birer hazine değerindedir. Öğrenciler için
ise bir kaynaktır. Öğretmen ve öğrenci bütünleşirse; milletimizin gurur
duyacağı üstün insanların, kaliteli elemanların daha çok ve daha iyi yetişeceği
intibaı uyandırmaktadır. Bu bir inançtır, ümittir, ışıktır. Bir ümit “çalışması
gücünü ve yaşama zevkini” artırır.
Kitabın önsözünde öğretmenlik
mesleğini seçme sebebinin çocuklara olan aşırı sevgisi olduğunu belirtir.
Önsözünden son sözüne kadar öğretmenliğin bir hayat tarzı olduğu imajını verir.
Öğretmenlik mesleğini şöyle
ifade eder:
“Öğretmenlik sonsuz tahammül,
sonsuz feragat ve fedakârlık isteyen bir meslektir: Güzel, çirkin; temiz,
kirli; zekî, aptal; uysal, inatçı kırk elli küçük yaramazla uğraşmak; bütün bu
küçük kafaların karanlıklarına bir bir ışık tutmak zor, pek zor bir iştir; her
kişinin karı değildir. Ancak Tanrı’nın bu meslek için yaratmış olduğu
kahramanlardır ki, bütün bir gençliği, bütün bir ömrü bu yolda harcarlar,
harcayabilirler.” (s.92)
Kitapta bulunan 17 hâtıranın
içine serpiştirilmiş olarak bulunan ve iyi bir öğretmende bulunması gereken
vasıflar şunlardır:
.
1. İyi bir öğretmen olmak
için ilk şart, mesleğini sevmektir. Bunu ön sözünden bütün hatıralarına kadar
sık sık vurgular, zaten başka türlü başarılı olunamaz.
2. Mesleğe yeni başlayan bir
öğretmen, sınıfa ilk adımını attığı zaman derin bir heyecan ve korku duyar.
Ancak ilk dersten sonra duyulan tatlı gurur ve sevinç hiçbir zaman unutulamaz.
İlk dersin heyecanı öğretmeni öyle sarar ki, meslek hayatı boyunca bu
intibaları taşır. (s.16)
3. Çocuklar özellikle genç
öğretmenleri daha çok severler. Sevimli, güler yüzlü, zeki ise bütün
acemiliğine, beceriksizliğine rağmen kendisini kolayca kabul ettirebilir. Çünkü
tabiidir. Çocuğun taze ruhuna eğilerek rahatlıkla işler, şekillendirir. Yaşlı
bir öğretmen ise; uzun yıların tecrübesinden süzülmüş bilgisi ve hesaplı,
planlı hareketi sayesinde kendisini sevdirir. Üstün sevgi ve şefkat ile de
pekiştirir.(15)
4. Öğretmen, öğrencisiyle
yalnız okulda değil, okulun dışında da ilgilenmelidir. Öğrenci ile ilgili bütün
bilgileri değerlendirerek rehberlik etmeli ve yeteneğine göre yönlendirmelidir.
Öğretmen-öğrenci kaynaşması okulu gerçek bir yuva haline getirir. Bu da okulda
ve hayatta başarı için önemli bir unsurdur. (Bütün hatıralarında açık olarak
veya dolaylı şekilde ifâde eder.)
5. Taşrada öğretmenlik
yapmak, bazı gerçekleri görmek bakımından önemlidir. Merkezî yerlerde
öğrencinin içinde bulunduğu şartları tespit etmek zordur. Öğretmen, dar
çevrelerde imkanını kullanarak öğrenciye yardım etmelidir. (s.35)
6. Öğretmen, öğrenciyi
yetiştirmek, yarına hazırlamak zorundadır. Zayıf ise kurtarabileceği şekilde
not vererek bir şans daha tanınmalıdır. Meselâ: Başarısız olan pekçok öğrenciye
“istidadınız var” diyerek, onları kazandığını belirtiyor. (s.47-54)
7. “Sizi Disiplin Kurulu’na
vereceğim” tehdidi yerine, o meselenin temeline eğilmek daha faydalı olacaktır.
Çünkü ceza suçu ortadan kaldırmıyor. Sevgi ve ilgi bütün meselenin anahtarıdır.
(s.55-65)
8. Öğretmen, öğrenciye peşin
hükümle yaklaşmamalıdır. Başkalarının görüşü değil, kendi değerlendirmesi
önemlidir. (s.67-71)
9. Müdür-öğretmen uyumu sevgi
temeline dayanmalıdır. Okul müdürü otoriter olduğu kadar; babacan, sevgi dolu
olursa resmi ve özel olarak daha verimli sonuç alınır. (S. 73-79)
10. Öğretmen, öğrencisine
iyiyi, güzeli, doğruyu verir. Verdiğinin yarısını alan öğrenci, öğretmen için
sonsuz bir güç kaynağıdır. Ama öğretmen de bunun için çaba harcamalıdır.
(s.74,89 ağırlıklı olmak üzere bütün hatıralarda geçer.)
11. Öğretmenler, sınıf içinde
ağzından çıkacak her sözü dikkatlice seçmeli ve kullanmalıdır. (s.81-89)
12. İyi niyetli teşebbüsler
bazen kötü sonuçlanabilir. Bunun için tedbiri elden bırakmamalıdır. (S. 95-104)
Öğretmenin bu vasıflarının
yanında, öğrencilerin öğretmenlerini daha iyi tanımaları ve onları unutmamaları
gerektiğini ifade ediyor. Kitapta sık sık sitem ettiği en önemli husus
“unutulmaktır.” Bir vefasızlık örneği olan unutulmak, şüphesiz ki öğretmen için
en kötü sonuçtur. Kendisini yetiştiren, emek veren, ümit bağlayan öğretmenine
vefa göstermek öğrencinin görevidir. Öğretmen sadece sevgiye muhtaçtır.
Öğrencisinin sevgisi minnetini göstermesi öğretmenin gücüne güç katar.
Halide Nusret Zorlutuna’nın
meslek tutkusunu ve sevgisini belirten şu değerlendirme unutulmamalıdır:
“-Derdin ne?.. Neyin eksik?..
Kış, kıyamette rahat yuvanı bırakıp yalnız başına yollara düşer, buralara
gelirsen işte böyle hastalanır, garip garip yatarsın. Bu ölümlü dünyada, değer
mi sanki?.. Neyse ihtiyacın var?..
Zavallılar “neye ihtiyacım
olduğunu” bir türlü anlayamıyorlardı. Onlar “ihtiyacı” yemek, içmek giyinmekle…
Sadece “para” ile ölçüyorlardı.
Her türlü menfaatin üstünde
bir “aşk”la bir maksada bağlanmanın ne demek olduğunu bilmiyorlardı. Maksat
uğrunda ölmenin de güzel, pek güzel bir şey olabileceğini duyamıyorlardı.
Maksat uğrunda ölmenin de güzel, pek güzel bir şey olabileceğini
duyamıyorlardı. Bunu ömürlerince duymamaya “mahkûm”dular. (s.130-131)
Halide Nusret Zorlutuna;
edebiyat tarihimize kazandırdıkları kadar, eğitim ve öğretime yaptığı
hizmetlerle de kalıcı izler bırakmıştır.1
——————————
1 Halide Nusret Zorlutuna,
Benim Küçük Dostlarım, Kütür Bakanlığı Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder